16 Aralık 2014 Salı

Ak Manastır (Deyr-i Eflatun)

Deyr- i Eflatun da derler Ak Manastır diye bir  yer var bu şehirde. Burası hem Hıristiyan alemi hem de Mevleviler açısından önemli bir yer. Hakkında anlatılanlar, efsaneler öylesine ilgi çekici ki insan burası nasıl bu derece kendi haline bırakılır diye hayret ediyor.  Bu manastır  Khariton adında  bir aziz için yapılmış. Adı geçen aziz aslen Konyalı ve  IV. yy da yaşamış. Bu zat zamanında Kudüs yakınlarında şöhretli bir manastır kurmuş. Konya'daki manastırın yeri ve tertibi, biçim ve arazi şartları Filistin'deki bu manastıra neredeyse birebir uyduğu söyleniyor.  Filistin'den Konya'ya gelen keşişler tarafından kurulmuş olma ihtimali epey yüksek. Bu manastıra ait 1297 tarihli bir mezar taşı olan kitabeden, Selçukluların hizmetine girmiş, mülteci olarak yaşadığı Konya'da ölmüş bir Bizanslı asilzade olan Mikhael Komenenos'a  ait bir mezarın varlığını öğreniyoruz. Diğer kitabelerden anladığımıza göre burası Markos adında bir keşiş tarafından genişletilmiş, daha önceki geçmişi ise meçhul. İlginç bir bilgi olarak bir ihya kitabesinde (1288) Bizans İmparatoru II. Andronikos ve Selçuklu Sultanı II. Mesud'un adlarının birlikte geçtiğini belirtelim.
Manastırın İçinde Bir Mescit
Bu manastırda, Meryem, Aziz Sava ve Amphilokios sunaklarının yanında, sade bir mihraba sahip dikdörtgen biçimli mütevazı bir mescit yer alıyor. Bu mescidin mevcudiyetinin sebebi bizi yazının başında belirttiğimiz efsanelerden birine götürüyor. Derler ki Mevlevi dervişlerin başı Çelebi Efendilerden ya da doğrudan Mevlana'nın kendi oğlu manastırın üzerindeki uçurumdan aşağı düşerken esrarengiz bir ihtiyar tarafından  zarar görmeden yere indirilir. Sonra kilisedeki bir resmin vasıtasıyla bu ihtiyarın Aziz Khariton olduğu teşhis edilir. Bu efsanenin Mevlevi tarikatındaki tesiri büyüktür. Bu manastıra her yıl Çelebi Efendi zeytinyağı vakfeder ve yılın bir gecesini burada yer alan mescitte ibadetle geçirir. Manastırın Mevleviler açısından önemi bununla sınırlı değil. Eflaki'nin Mevlana ve etrafındakileri tüm yönleriyle anlattığı Menakıbu'l-Arifin'de bu manastırdan bahseder. Kitapta manastırın papazı olan zatın ağzından şu hikaye anlatılır: "Mevlana bir gün bir dağın eteğinde bulunan bu Deyr-i Eflatun manastırına gelmişti. O mağarada bir soğuk su çıkıyordu. Mevlana; mağaranın dibine kadar gitti. Ben de mağaranın dışında durdum. Ne olacak diye bekliyordum. Mevlana; yedi gün yedi gece o soğuk sulu yerde oturdu. Ondan sonra kendinden geçmiş bir halde dışarı çıkıp yola koyuldu. Gerçekten onun mübarek vücudunda hiç bir değişiklik olmamıştı."  Böylesine ilgi çekici efsanelere konu olmuş, zamanın en meşhur keşişlerinin konakladığı, dünyanın en eski manastırlarından biri olan ve Mevlevilerin sözlü, yazılı  kaynaklarında kendine yer bulmuş bu yer, halihazırda askeri sınırlar içerisinde yer alıyor. Üstelik burası bir cephanelik. Böylesine önemli bir yapı nasıl turizme açılmaz diye soruyor insan ama geçenlerde konuştuğum bir sanat tarihçisi olaya başka bir boyut kazandırdı.  Buranın askeri bölge içinde olmasını o da tuhaf karşılıyor ama işin ironik bir boyutunu da aktarıyor,  aynı nedenle burası çok iyi korunmuş vaziyette... Sille'de yer alan mağara kiliselerinin haliyle kıyaslanınca hele, çok çok iyi durumda olduğunu söylüyor.İnsanın kafası karışıyor ister istemez, şimdi burası ile ilgili bir kamuoyu oluşturup turizme açılması için çalışmak mı gerekir, yoksa hiç boşuna yorulmayıp eforumuzu Sille'nin mağara kiliselerine mi kullanmamız gerekir? Bilemedim doğrusu...
Kaynak: Semavi Eyice Konya İle Sille Arasında Akmanastır
İbrahim Hakkı Konyalı Konya Tarihi