Basra Körfezi’nde kopan kasırgayı görüyorsunuz değil mi? Geçtiğimiz gün ajanslar, başını
Suudi Arabistan’ın çektiği Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın Katar ile bütün
diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurdular. (Bu kervana daha sonra Yemen, Libya ve
Maldivler de katıldı.) Diplomatik ilişkilerde karşılıklı horozlanmalarda, bizler daha ziyade
nota vermek, muarız devletin büyükelçisini alçak koltuğa oturtmak, olmadı en kötü ilişkileri
maslahatgüzar seviyesine indirmeye aşinayız. Bu seviyenin Büyükelçilik seviyesinden aşağı
olduğunu bilmekle beraber, ilişkilerin son tahlilde sürdüğünü biliriz. Ama Körfez’de olanlar
bunun çok ötesinde, söz konusu ülkeler tek kara bağlantısı Suudi Arabistan olan Katar ile
selamı sabahı tamamen kesmiş durumdalar. Bu ülkeler sınırlarını, hava sahalarını, limanlarını
Katar’a kapattılar. Ülkelerinde bulunan Katarlılardan 14 gün içinde ülkelerini terk etmelerini
istediler. Ve daha ne yaptırımlar ne yaptırımlar, hülasa bu minik ülke resmen abluka altına
alındı. Peki, bu hızlı ve öfkeli ülkelerin emirleri, kralları niye bu kadar celallenmişti?
Söz konusu ülkelerden gelen ardı ardına açıklamalardan anlıyoruz ki Katar’ı terörü
desteklemekle suçluyorlardı. Bu suçlamayı yapan ülkeleri görünce ister istemez insanın
yüzünde müstehzi bir tebessüm oluşuyor. Suudiler Katar’ın terör propagandasını yaptığını,
ülkesinde teröristleri barındığını söylüyordu. Mısır, IŞİD’in fikirlerini yaymak, İhvan
liderlerine kucak açmakla, Bahreyn ise İran bağlantılı terör örgütlerini desteklemekle
suçluyordu Katar’ı. Bu açıklamalar ve girişimler sonrası kelimenin tam anlamıyla Trump’ın
göğsünün kabardığına şüphe yok. Bölgeye ziyaretinin nasılda işe yaradığını Twitter
hesabından böbürlenerek aktarıyor, radikal ideolojilere, terör destekçilerine karşı çıkılması
isteğinin (emrinin) anında yerine getirilmesinden duyduğu hoşnutluğu ifade ediyordu.
Varlıklarını ABD’ye borçlu olan despot, kukla emir(cik)ler için olmasa da onların yönettiği
ülke halkları için ne utanç verici bir aşağılanma. Trump’ın ablukaya alınmasını hararetle
desteklediği Katar’da el Üdeid Üssü’nde 10 bin ABD askeri bulunuyor. ABD’nin
Ortadoğu’daki en büyük üssünün terör destekçisi bir ülkede bulunuyor olması ise ayrı bir
hoşluk gerçekten. Gerçi yeryüzündeki aşağı yukarı her insan ABD’nin bir haydut devlet
olduğunu, her türlü tezvirat ve tutarsızlığı kendilerine mubah gördüklerini bilir. Terör
finansörü devletlerin babası olarak en hayırlı evladı Suudilerle, terör destekçilerine karşı
duruyor gözükmesi de o yüzden normal sayılabilir. Daha yeni ABD’ye 280 milyarlık silah
anlaşması ile rüşvet veren Suudi’lerin bu zamana kadar El Kaide’ye yaptığı destek de
kimsenin umurunda olmayacaktır haliyle.
Velhasıl asıl mevzunun teröre destek falan olmadığı aşikâr. Katar teröre destek vermişse bile
bu kesinlikle Suudilerin verdiğinden fazla değildir. Uzun zamandır Katar, kendisine rest
çeken bu koalisyonun kırmızıçizgilerini zorluyordu. İran, Hizbullah, Hamas ve İhvan’a
yönelik genel tavrın dışına kaymalar gösteriyordu.
Katar şuan, Trump ile birlikte yeniden açıkça baş düşman ilan edilen İran ile sürdürmeye
çalıştığı denge politikasının bedelini ödüyor. Yakında zamanda belki bir askeri darbeyle bile
karşılaşabilir. Bütün bu olanlar ilk yurtdışı gezisinde bütün bir körfezi darmaduman eden
Trump’ın İran’a yönelik açıklamalarını emir telakki eden Suudi Arabistan ve saz
arkadaşlarının bölgede İran’a karşı tek vücut olma konusundaki kararlılığını ve hiçbir şekilde
oluşturdukları cephede gedik açılmasını istemediklerini gösteriyor. Bundan sonraki süreçte
bölgeyi ve Katar ile çok yakın ilişkiler kuran Türkiye’yi neler bekliyor asıl üzerinde
durulması gereken konu galiba bu…