29 Mart 2015 Pazar

Bir gece yarısı rüyası...

Çok derin bir uykuya dalmıştı. Rüyasında yağmurlu bir gecede, bir sokak ortasında duruyordu. Gökyüzüne baktığında yeşil bulutları yararak süzülen ayın ışıklarını görebiliyordu. Derin derin soludu. Sakince yürümeye başladı. Çok uzaklardan köpek sesleri geliyordu. Üzerinden bir gölge geçtiğini hissetti/sandı. Adımlarını hızlandırdı, kapalı bir yer bulursa girmeyi düşündü. O niyetle kaldırım kenarına yanaştı, kenarda apartmanlar vardı. Apartmanlardan birine yaklaştı, kapıyı zorlamayı düşündü. Ama kapısı yoktu. Bütün sıra boyunca tek tek baktı ama hiçbir apartmanın giriş kapısı yoktu. El yordamıyla yokluyordu ama nafile. En son yokladığı apartmandan bir adım uzaklaştığında oranın aslında yüksek bir duvar olduğunu fark etti. Geldiği yolu geri dönmeyi düşündü. Sonra önüne doğru baktı, uzaklardan geçen arabaların farlarını görüyordu. O yöne gitmeyi düşündü. Duvar kenarına adeta yaslanarak yavaş yavaş yürüyordu. Birkaç kez bazı sesler duyar gibi olmuştu, seslerden ürktüğü için hafifçe hızlanmaya karar verdi. Onu takip eden birileri olduğunu düşünüyordu, arkasına dönüp bakmaya cesaret edemedi, hızlı adımlarla yürümeyi sürdürdü. Arkasındaki şeyin nefes alış verişlerini duyuyordu. Sonra kendi nefesini tutmasıyla gelen sesin kaybolduğunu fark etti. Kendi soluğundan korkmuştu. Bu durum onu çok rahatlatmış sayılmazdı. Bir an evvel aydınlık ve kalabalık bir yere varmayı ya da sığınabileceği kapalı bir yer bulmak istiyordu. Duvar kenarında yürümeyi sürdürüyordu. Biraz sonra, ileride önünde bir beyazlık fark etti. Yavaşça yürümeyi sürdürdü. Ne olduğu anlamaya çalışıyordu, beyaz bir poşet, çanta vs olabileceğini düşündü ama yaklaştıkça tüylerini fark etti. Beyaz bir köpek kaldırıma kıvrılmış yatıyordu. Kalp atışları hızlandı, yavaş hareketlerle yola doğru yürüdü. Köpeğin yanından geçerken dikkatle onu kontrol ediyordu. Yanından geçip kafasını yola çevirdiğinde duyduğu hırlamayla irkildi. Köpek uyanmıştı. Arkasına dönüp baktığında, köpek ona doğru dönmüş ve hırlıyordu. Karanlıkta parlayan beyaz dişlerini seçebiliyordu. Önüne dönüp koşmayı düşündüğünde ileride iki köpeğin daha olduğunu fark etti. Durdu, derin derin soludu. Her yanını ter basmıştı, kalp atışları öyle hızlandı ki bir ne yapacağını kestiremedi. Olduğu yerde kalakaldı. İleride gördüğü araba farlarına yaklaşmıştı ama o tarafa gidemiyordu. Geldiği yöne doğru hızlıca koşarsa beyaz köpeğin onu yakalamasından korkuyordu. Diğer iki köpek onu fark etmediği için o yöne yavaşça yürümeye karar verdi. Oraya varmadan köpeklerin uzaklaşmalarını umuyordu ki beyaz köpek havladı. Ardından diğer iki köpek dikkatlerini sesin geldiği yöne verdiler. Adam bir beyaz köpeğe bir yukarıdaki iki köpeğe baktı, hızlıca geldiği yöne doğru koşmaya başladı, beyaz köpeğin yanından hızla geçerken onun da onu kovalamaya başladığını hemen fark etti. Havlama sesleri çoğaldığına göre diğer iki köpek de ardı sıra geliyordu. Uzun süre yokuş aşağı koştuktan sonra köpeklerin peşini bıraktığını fark etti. Yeniden bir duvar dibine sığınarak yürümeyi düşündüğü anda, sağında sokak lambalarının etrafı aydınlattığı bir sokak gördü. Hemen oraya girdi, içi biraz ferahlamıştı. Biraz daha yürüdüğünde karşıdan gelenler olduğunu fark etti. Gülerek geliyorlardı. Üç adamdı gelen. Yanında geçip gittiler, arkasına dönüp baktığında köpeklerden kaçtığı yokuşa doğru yürüdüklerini fark etti. Adamları iyice uzaklaşana kadar izledi. Beyaz köpeğin yanından geçerlerken gülmeye devam ediyorlardı. Beyaz köpek onlarla hiç ilgilenmemişti. Yolda yürümeyi sürdürdü yanından geçen birkaç kişi daha oldu. Artık kendini daha güvende hissediyordu. Biraz daha yürüdüğünde işlek bir caddede buldu kendini, çok rahatlamıştı. Her tarafta insanlar vardı. Az evvel yaşadığı korkuyu abarttığını düşündü. Karşıdan kalabalık genç bir grup geliyordu. Aralarında, sevgilisinin koluna girmiş zor yürüyen sarhoş bir kızı görmüştü. Yanından geçerken adamın yüzüne dikkatlice bakmıştı. Adam ilerledikçe kalabalık artıyordu sanki. Yol giderek genişliyordu. Etrafındaki insanlara bakarak yürürken karşıdan sallanarak elen bir sarhoş adamı fark etti. Üzerine doğru yalpalayarak geliyor gibiydi. Kenara çekilip sarhoş adamın geçip gitmesini bekledi. Sarhoş adam gelip tam önünde durdu. Kolunu tutup bir şeyler söylemeye çalıştı, adam silkindi sarhoştan kurtulup yürümek istiyordu. Sarhoş adam bir türlü onu bırakmıyordu. Adam onu itiyor, ondan kurtulmaya çalışıyordu. Sarhoş adamın yüzü öyle çirkindi ki… ağzından salyalar akıyordu ve bir yandan konuşmaya çalışıyordu. Adamın ruhu daralmıştı, bir türlü kurtulamıyordu. İleri adım attıkça, sarhoş adam daha kuvvetlice onu durdurmaya çalışıyordu. Şimdi yerde ayaklarını tutuyordu. Yolda yürürken ayağına takılan ve bir türlü çıkmayan bir poşet gibiydi adeta. Sarhoş adam yerden kalkıp adamın o çirkin sallayalı ağzıyla öpmeye çalıştı. Adam bütün gücüyle sarhoşun yüzünü yumruklamaya başladı. Hiç durmadan ardı ardına vuruyordu. Yüzü kanlar içinde kalmıştı sarhoş adamın. Adam hıncını alamıyordu, uyanmıştı ama hala yastığı yumrukluyordu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder