21 Ocak 2016 Perşembe

Knidos Antik Kenti

                                   KNİDOS ANTİK KENTİ
Üç tarafı denizlerle, her yanı kadim medeniyetlerin izleriyle dolu olan Anadolu coğrafyasının eşsiz doğal güzellikleri ve tarihi/kültürel zenginliklerine hatırı sayılır bir katkı da Knidos antik kenti yapmaktadır. Knidos, Muğla ili Datça ilçesinde bulunan Reşadiye yarımadasının ucunda bulunmaktadır. Burası 67 km uzunluğundaki bir yarımadanın uç noktasıdır ve bu konumuyla benzersiz bir coğrafi yapıya sahiptir.


Kent, yarımadanın sonunda dar bir berzahla bağlanan anakara ve küçük bir ada üzerinde kurulmuştur. Ada anakaraya yüzyılların getirdiği alüvyonlarla oluşmuş kıstak ile bağlanmıştır.
MÖ 360 tarihlerinde bölge Pers hâkimiyetindedir ve yine bu zamanlarda Knidoslular Datça ilçesinin yakınlarında olduğu tahmin edilen kentlerinden ayrılarak Tekvir mevkiindeki yeni Knidos kentini kurmuşlardı. Strabon, Knidos’un hem ada hem kara üzerinde yerleşim biçimiyle çift kent görünümünde olduğunu yazar. Her iki yerleşimin etrafı birbirinden bağımsız surlarla çevrilidir. Prof. Dr. Adil Tırpan bu durum için: “Kara surlarının çevirdiği yamacın doğu ucunda şehre bir eklenti gibi yer alan akropol surlarını da hesaba katarsak Knidos antik kentine tripolis denilebilir” demektedir.
Knidos, antik dönem boyunca ticari faaliyetleri, anıtsal yapıları, sanat eserleri ile çağın en önemli kentlerinden biri olmuştur. Şehrin deniz ticaret yollarının kesişme noktası oluşu konumuna stratejik bir önem katıyordu.  Bu durumu iyi değerlendiren Knidoslular kısa zamanda antik dünyanın ekonomisinde söz sahibi hale geldiler. Bunların yanı sıra Dor Birliği’nin dini merkezi olmasıyla birlikte Knidos altın bir çağ yaşamıştır. 



Doç. Dr. Ertekin Mustafa Doksanaltı bu antik kentin anakarayla birleşen ucuyla ilgili şunları söyler: “Deniz ticaretinin başlangıcından beri, Batı Anadolu ve Yunanistan kıyılarında yer alan merkezler ile Güney Anadolu, Fenike ya da Mısır arasındaki deniz rotasının kavşak noktasında yer alan yarımadanın ucu ve dolayısıyla bu küçük ada ticaret ve savaş gemilerince çok iyi tanınan bir nokta olmalıdır.”
    KENTİN KURULUŞU
Knidos önce bugünkü Datça ilçe merkezinin 1,5 km kuzeydoğusunda Dalacak burnu üzerindeki Burgaz mevkiinde kurulmuştu. Sonra Yarımadanın batı ucundaki Tekir Burnu üzerine taşındı. Antik kaynaklardan bazıları kentin kuruluşunu Argoslu bir kahraman olan Triopas’a dayandırır. Bahsi geçen kuruluş efsanesine göre Triopas’ın Knidos yarımadasında Triopion olarak adlandırılan bir yerleşim yeri ve kutsal alan kurmuş olduğundan bahsedilir. Herodotos’a göre Argoslu kahramanın kurduğu Triopion yarımadanın en ucunda yer alır ve denizden yükselen bir burun şeklindedir. Thukydides ise bu ismi, Knidos topraklarındaki çıkıntılı bir burun olarak ifade eder.
Yapılan kazılar sonucunda yerleşim başlangıcı MÖ VII yüzyıla tarihlendirilmiştir. Zamanla oldukça güçlü bir kent haline gelen Knidos’a komşu kentler şunlardır: Lindos, Kameiros, Ialysos, Kos, Halikarnasos ve Delos’tur. Bu kentlerin beşiyle(Lindos, Kameiros, Ialysos, Kos, Halikarnasos )birlikte Dor Hexapolisi’ni oluşturdular. Dor’lar Knidos’u ticaretin ve kültürel hayatın en önemli liman şehri yapmayı başarmışlardı.
Knidos; bilim, mimarlık ve sanatta da oldukça ileri bir kentti. Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos burada yaşadı.
Doktor Euryphon ve öğrencileri zamanının ikinci büyük tıp okulunu Knidos’ta kurdular. Eudoksus’un geliştirdiği ve dönemin büyük buluşu olan güneş saati, ören yerinde bugün de görülebilir.



Herodotos’un “Tarih”inde Knidos:
 “Bunların toprakları denize bakar; Triopion denilmesi bundandır; burası Bybassos Yarımadasının uzantısıdır; bütün Knidos toprağı, ince bir kıstak dışında, suyla çevrilidir; kuzeyi Kerameikos Körfezi, güneyi Syme ve Rhodos Denizi’dir. Harpagos, İonia’ya indiği zaman Knidoslular, bu aşağı yukarı beş stat genişliğindeki kıstağı kazmaya başladılar; yurtlarını ada haline getirmek istiyorlardı. Böylece tamamen kendi yurtlarına çekilmiş olacaklardı, zira kazmak istedikleri yer, Knidos topraklarını anakaraya bağlayan toprak parçasıydı. Pek büyük insan emeği harcandı bu iş için; ama görülmemiş bir olay geldi başlarına, işçiler taşları kırarlarken çeşitli yerlerinde ve en çok da gözlerinde inanılmaz büyüklükte yaralar açılmaya başladı. Delphoi’ye elçiler gönderip bu nedir diye danıştılar, Knidosluların kendileri anlattılar, Pythia şu üçlü iambos ile cevap vermiş:

Kıstak ne kale ister ne kazılmak
Zeus isteseydi bu kayaya ada yapmaz mıydı?


Şehrin önemli mimari faaliyetlerinin MÖ IV. Yüzyılın ikinci yarısında başladığını söyleyebiliriz. Bu devirde Knidos darphanesinde basılan sikkelerin üzerini ünlü heykeltıraş Praxiteles’in Knidoslu Afrodit eseri süslüyordu. Bunların yanı sıra Skopas, Bryaxis gibi ünlü heykeltıraşların çalışmaları, Eudoxos’un “rasathanesi” bu yüzyılın önemli imar faaliyetleridir. Kentin stratejik konumu onu savunmaya yönelik imara özen göstermeye zorlamıştır.




KNİDOS KAZILARI VE YAĞMA
1858-59 yıllarında Kraliyet Mühendisleri’nin maddi desteğiyle Sir Charles Thomas Newton, Britis Museum adına Knidos’ta ilk kapsamlı ve planlı kazıları gerçekleştirir. Bu çalışmalarda, “Aslanlı Mezar Anıtı” , “Demeter Kutsal Alanı”, Musalar Kutsal Alanı” , “Nekropol Alanı” “Küçük Tiyatro” ve “Odeon”da kazılar yapılmış ve bulunan değerli eserlerin büyük bir bölümü Londra’ya götürülmüştür. Götürülen ve British Museum’da sergilenen bu eserler arasında en ilgi çekici olanı hiç kuşku yok ki “Knidos Aslanı”dır. Bu eser ana giriş kapısının açıldığı büyük avlunun hemen başında bulunur. Uzunluğu 3.01, yüksekliği 1.80 metredir. Bu eserde aslında Dorik düzende inşa edilmiş bir mezarın piramidal çatısı üzerinde durmaktaydı. Newton’un günlüklerinden öğrendiğimize göre tonlarca ağırlıktaki bu aslan heykeli 100 Türk işçisiyle yapılan zikzak rampa yol sayesinde aşağı kıyıya indirmiştir. Günümüzde British Museum’da sergilenen Knidos Aslanı ve Knidos’a ait yüzlerce kasa heykel 28 Eylül 1858’de The Supply adlı donanma gemisinin kargosunda Londra’ya doğru yola çıkmıştı.



BÜYÜK TİYATRO
Büyük Tiyatronun mimari parçaları, Aphrodite Tapınağının sütunları, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın Kahire'deki sarayında ve Dolmabahçe Sarayının iç merdivenlerinin yapımında kullanıldı.


KÜÇÜK TİYATRO
4500 kişilik Küçük Tiyatro, Knidos'un en iyi korunmuş yapısıdır. Yapı MÖ. IV Yüzyıla tarihleniyor.  Son buluntular ışığında, antik dünyanın en eski tiyatrosu olma özelliğine sahip oldu.
Roma Döneminde, su oyunları, deniz savaşları ve gladyatör gösterileri yapılabilecek şekilde tadilat geçirdi.


Bölgede ayrıca Apollon Tapınağı bulunurdu. Her yıl altı Dor kenti (Dor Heksapolisi) burada toplanır,  basamaklara (Tiyatron) oturur, Tanrı Apollon adına düzenlenen şenlikleri izlerdi. Kentin kuruluşuna tarihlenen Anıtsal Kapı da kazılarına devam edilen Liman Caddesi ile Doğu-batı caddesinin kesişme noktasında yer alıyor. Podyumlu Tapınak/Korinth Tapınağı, Yükseltilmiş bir podyum üzerinde, MS. III. Yüzyıl’da İmparator Hadrianus döneminde inşa edilmiştir. Erken Bizans Döneminde kiliseye çevrilen Dionysos Tapınağı ise MÖ. III. Yüzyıla tarihlenmiştir.
,
1857 de Newton tarafından bulunan Demeter Tapınağında bulunan oturur durumdaki Tanrıça Demeter Heykeli ve Bryaxis'in yaptığı Dionysos Heykeli, Rahibe Nikokleia Heykeli bugün British Museum’da sergileniyorlar.
KNİDOS KRONOLOJİSİ
- MÖ. 545 yıllarında, Pers komutanı Harpagos'a karşı, Datça yarımadasının doğu ucunda kanal açıp ülkelerini ada haline getirmek istedilerse de başarılı olamadılar. Kentlerini direnmeden teslim ettiler. Persler Knidos’a zarar vermediler. Bu yüzyılda Knidos, şarap ihraç eden önemli bir ticaret merkezi konumuna gelmiştir.
- V. yy. da Delos Deniz Birliğine üyedir.
- MÖ.394 yılında, Atinalı Amiral Konon, Spartalıları Knidos açıklarında yenilgiye uğratır.
- MÖ. 387 yılındaki Kral Barışı ile Pers egemenliğine girdi.
- MÖ.360 yıllarında Eski Knidos (Datça) kentinden, Bugün Tekir Burnu’ndaki yerlerine taşındılar.
- MÖ. 334 yılında Büyük İskender'e direnmeden teslim oldular.
- MÖ. 129 yılında kent Roma Eyalet sınırlarına dâhil oldu. İmparatorluk Döneminde, özgür kent durumundaydı.
- Hıristiyanlık Döneminde, küçük bir kasaba ve piskoposluk merkeziydi. Bu dönemde 5 kilise ve bir şapel yapıldı.
- 6. ve 7. yüzyıllardaki Arap akınları ve korsan saldırıları kentin sonunu hazırladı ve tamamıyla terk edildi.


KNİDOS APHRODİTESİ

 Atinalı heykeltıraş Praxiteles’in yaptığı bu  heykel hiç kuşku yok ki antik dünyanın en meşhur heykelidir. Zira ilk kez bir tanrıça çırılçıplak tasvir edilmiştir. Meşhur heykeltıraş Praxiteles, İstanköy Adası sakinlerinin siparişi için iki Afrodit heykeli yapar. Bunlardan birinde tanrıça figürü örtülüyken diğerinde tanrıça çırılçıplaktır. Ada sakinleri, çıplak heykeli almak istemez ve heykel Knidos şehri tarafından alınır ve şehrin en yüksek terasına yerleştirilir. Bu heykel sayesinde çok büyük bir üne kavuşan Knidos parlak dönemleri geride kalıp yoksullaştığında bile Bithynia Kralının büyük para önerisini, yapılan halk oylaması sonucu geri çevirip heykelleriyle birlikte sıkıntıya katlanmayı seçerler.
Heykelin çok estetik bir dayanağı vardır. Bir hydrianın üstünde bol kumaşlı bir örtüyü tutmaktadır. Tanrıçanın bu örtüyü tutuşu çok zariftir. Burada zarafet içinde bir çıplaklık söz konusudur. Hareketli ve sabit bacak ve vücut kıvrımları frontaliteyi bozar. Hareketli ayak adeta yeri okşar gibidir. Gevşek topuzlu saçlarının üzerinde tanrıçaya has bir bant vardır. Tanrıçanın boynunda daha sonra “venüsring” denilecek guatr izleri dikkat çeker. Heykeltıraşın âşık olduğu Hetere isimli kadının guatrlı olması eserlerine de yansımıştır. Yansıyan bu özellik antik çağda bir güzellik anlayışı olarak benimsenmiştir.

KAYNAKÇA
Prof. Dr. Ahmet Adil Tırpan - Knidos Akropol Surları
Doç. Dr. Ertekin M. Doksanaltı - Knidos- Kap Krio Yerleşim Alanı
Doç. Dr. Ertekin M. Doksanaltı -  Knidos Aslanı C.T Newton ve Mehmet Ali Ağa
Herodotos – Tarih
Vikipedi



3 yorum:

  1. Knidos Antik Kenti hakkında harika bir yazı okudum.. Emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Adamlar ta 160 sene önce yağma etmeye başlamışlar ve birçok eseri yurtdışına kaçırmışlar.Ülkemizde birçok kazı çalışmasını neden halen yabancılar (Almanlar ,İngilizler ) yapıyor , neden yaptırıyoruz. Anlamak çok güç. Bir çok arkeolog kardeşimiz işsizken.

    YanıtlaSil